Kıdem Tazminatında Güney Kore Örnek Model Olabilir mi?
Kıdem Tazminatında reform yapılacağı Yeni Ekonomi Programında yer aldığından beri reformun nasıl yapılacağı merak ediliyor. Daha önce gündeme gelen taslaklarda Brezilya, Avusturya, Şili, İtalya gibi kıdem tazminatının fon şeklinde uygulandığı ülkelerin ismi pek çok kez gündeme gelmişti. Bu ülkedeki modellerin örnek alınabileceği konuşulmuştu. Yeni Ekonomi Programında bireysel emeklilik sistemi ile kıdem tazminatının entegre edileceği ifade edilince Güney Kore’de uygulanan modelin örnek alınabileceği gündeme geldi. Peki, Güney Kore’de sistem nasıl işliyor, Türkiye’deki mevcut sistem ile benzerlikler ve farklılıklar ne, Güney Kore’deki sistemin bazı unsurları Türkiye için uygulanabilir mi?
Güney Kore Karşılaştırma İçin Doğru Örnek mi?
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, çalışma hayatındaki tek bir uygulamayı, başka bir ülke ile karşılaştırmak eksik ve hatalı değerlendirmelere neden olabilir. Çalışanların refahını sağlayan uygulamaların tamamı üzerinden bir değerlendirme yapılması gerekir. Yani Güney Kore’deki kıdem tazminatı sistemi değerlendirilirken, Güney Kore’nin ekonomik durumu, gayri safi yurt içi hasılası, işsizlik sigortasının cömertliği gibi unsurlar birlikte değerlendirilmelidir. Aksi taktirde yalnızca kıdem tazminatı üzerinden yapılacak bir karşılaştırma eksik kalacağı gibi kıdem tazminatının toplumsal ve kültürel boyutunun ve taşıdığı anlamın dışlanmasına neden olacaktır. Örneğin ülkemizde kadın çalışanlara sağlanan evlendikten sonra bir yıl içerisinde istifa ederek kıdem tazminatı alma hakkının toplumsal bir boyutu bulunuyor. Çalışma hayatında bu tip toplumsal değer taşıyan hususların etraflıca değerlendirilmesi şart.
Güney Kore 50 Milyon nüfuslu, OECD ülkeleri içerisinde yüksek gelirli ülkeler içerisinde yer alan, kişi başına düşen milli gelirin 37 Bin 142 Dolar olduğu, yüzde 10’luk bir sendikalaşma oranının söz konusu olduğu, işsizlik sigortasının Türkiye’den daha az cömert olduğu ve enformel ekonominin toplam içerisindeki payının yüzde 27,5 civarında olduğu bir ülke. Dolayısıyla kişi başına düşen milli gelir dışında, sendikalaşma oranı ve enformel ekonomi konusunda Türkiye ve Güney Kore’nin önemli benzerliklerinin olduğu söylenebilir. Diğer yandan Türkiye’deki işsizlik sigortasının işsizlik ödeneği anlamında cömert, ancak hak kazanma koşulları bakımından katı olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Kore Ne Zaman Reform Yapmış?
Güney Kore’de kıdem tazminatı reformu 2005 yılında reform yapılmış. Bu tarihte yapılan reform ile işten çıkış halinde ödenen kıdem tazminatı, işyeri temelli bir fona çevrilmiş. İşverenlerin kendisine bağlı en az bir yıl çalışan işçiler için fon şeklinde yürüttükleri bir yapı hayata geçirilmiş. Bu sistem hayata geçince 1953’ten beri uygulanan ve Türkiye’de şu an için uygulanan sistemde olduğu gibi hem işsizlik sigortası, hem kıdem tazminatı fonksiyonu gören sistem terkedilerek emeklilik halinde elde edilen bir tazminat modeline geçiş yapılmış. 1995 yılında Kore’de işsizlik sigortası uygulanmaya başlanmış ve 2005 yılında da kıdem tazminatında reform yapılmış. Kore’de kıdem tazminatının işyeri temelli bir fon sistemine dönüştürülmesinin arkasında yatan en önemli neden ise emekli aylıklarının giderek düşmesi ve emeklilerin gelirlerinin düşmesi olmuş. Dolayısıyla şu an Türkiye’nin bulunduğu durum ile benzer nedenlerle reformu gerçekleştirildiğini söylemek mümkün.
Sistem Nasıl İşliyor?
Kore’deki sistem tamamen fon şeklinde işliyor. İşverenler kendilerine bağlı olarak haftada en az 15 saat ve en az bir yıl çalışmış işçiler için emeklilik planları başlatıyorlar. Bu planlar çerçevesinde çalışanların, çalıştıkları her bir yıl için en az bir aylık brüt ücret tutarında gelir elde etmeleri garanti altına alınıyor. Çalışanlar isterlerse kendileri de bireysel emeklilik fonları açarak sistemde kendi adlarına biriken parayı artırabiliyorlar. Dolayısıyla bireysel emeklilik sözleşmeleri ile işverenlerin ödedikleri primler ile büyüyen zorunlu emeklilik sözleşmeleri birlikte değerlendirilebiliyor. Yeni Ekonomi Programında belirtilen entegrasyon ve bireysel hesaba dayalı sistem Kore’de uygulanıyor. Bu sayede ülkede emeklilik fonları önemli bir büyüklüğe ulaşmış durumda.
İşverenlerin ödedikleri zorunlu emeklilik primindeki en kritik nokta çalışanların emeklilik planlarında biriken paranın çalıştıkları her bir yıl için en az bir aylık maaşları karşılığı olmasının garanti edilmesi. Dolayısıyla işverenler hesaplara bu çerçevede belirlenen tutar kadar prim ödüyorlar. Bu husus Türkiye’de de uygulanırsa sendikaların fona yönelik tutumları değişebilecektir. Sendikalar kıdem tazminatının fona dönüştürülmesine en çok bir yıl çalışma karşılığı bir aylık brüt ücret tutarındaki tazminatın sağlanamayacağı nedeniyle karşı çıkıyor. Fon sisteminde bir yıllık çalışma karşılığı bir aylık ücret tutarındaki tazminatın korunacağı garanti altına alınırsa sosyal tarafların mutabakatı sağlanabilir.
Çalışan Ne Zaman Fonda Biriken Parayı Alabiliyor?
Kore’de çalışanlar işverenleri tarafından açılan emeklilik planlarında biriken tutarı emekli olduklarında alabiliyorlar. Dolayısıyla Kore’de kıdem tazminatı yalnızca emeklilik halinde elde edilebilen bir hak durumunda ve bir tazminattan ziyade ikinci bir emekli aylığı gibi uygulanıyor. Bunun bir tek istisnası çalışanın ev alacak olması ve uzun süreli hastanede yatması gereken bir hastalığının bulunması. Bu noktada eğer Kore modeli tercih edilecek ise Türkiye’de kıdem tazminatının işsizlik halinde gelir sürekliliği sağlama fonksiyonu ortadan kalkacağı için işsizlik sigortasından daha fazla kişinin yararlanmasını mümkün kılan bir düzenlemenin yapılması gerektiği görülüyor.
Geçiş Nasıl Sağlanmış?
Kıdem tazminatında reform yapılırken sosyal tarafların özellikle fonksiyon değişikliği nedeniyle reforma direnç göstermesi söz konusu oluyor. Bu durum Kore’de de yaşanmış. Özellikle 2005 yılında reform hayata geçtiğinde mevcut çalışanlar için tercih hakkı tanınması nedeniyle yeni sisteme katılım düşük oranda kalmış. İlk etapta yalnızca çalışanların yüzde 26’sı yeni sisteme geçmeyi tercih etmiş. Bu durumun aşılması için işverenlerin çalışanları için ödedikleri primleri kurumlar vergisinden muaf tutulmasına yönelik düzenleme yapılmış. 2011 yılında yapılan bu düzenlemeden sonra sisteme katılımın artması söz konusu olmuş. Dolayısıyla Türkiye’de de bu yönde bir düzenleme yapılması gerektiği görülüyor. Bu noktada devlet katkısı ve fona devlet güvencesinin de gündeme gelmesi gerekecektir.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!