İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu Ertelemek Çözüm Değil
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu Ertelemek Çözüm Değil
Bilindiği üzere 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak 30 Aralık 2012’de yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Türkiye’de ilk kez çalışan sayısı veya tehlike sınıfı fark etmeksizin tüm işyerlerinin iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam etmesi yükümlülüğünü getirmişti. Kamuoyundaki algısı apartmanlarda da doktor istihdam edilecek şeklinde olan Kanunun bu düzenlemesindeki amaç, tüm işyerlerinin belirli sürelerle iş sağlığı ve güvenliği anlamında profesyonellerden hizmet almasını sağlamak ve bu kapsamda tüm işyerlerini veya belirli hizmetlerin görüldüğü bütün alanların iş sağlığı ve güvenliği anlamında güvenli kılmaktı. Ancak gerekli insan kaynağının yetersizliği nedeniyle Kanunun iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdamı yükümlülüğünü zamana yaydığını görmüştük.
50’den fazla çalışanı olan ve tehlikeli veya çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri 30 Aralık 2012’den itibaren, 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri 30 Haziran 2013’den itibaren, kamu kurumları ve 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ise 30 Haziran 2014’ten itibaren iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam etmeye başlayacaktı. Ancak şu an meclis genel kurulunda olan kanun tasarısı ile 50’den az çalışanı olan ve tehlikeli veya çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde bu yükümlülüğün 30 Haziran 2014’e, kamu kurumlarında ve 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise 30 Haziran 2016’ya ertelenmesi öngörülüyor. Yani bu kanun tasarısı yasalaşırsa iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam etme yükümlülüğü kanunun yayımlanmasından önceki haline dönerek sadece 50 ve üstü çalışanı olan işyerlerine tanınan bir yükümlülük haline gelecek.
Kanunun getirdiği tek yenilik iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam etme yükümlülüğü değil. Risk değerlendirmesi kanunun iş sağlığı ve güvenliği anlamında getirdiği önemli bir yenilik. Tüm işyerleri 30 Aralık 2012 tarihinden itibaren risk değerlendirmesi yapmak zorunda. Ancak uygulamada görülüyor ki, kanunun yayımlanmasından önce risk analizi gerçekleştirmiş olan 50 ve üstü çalışanı olan işyerleri dışındakiler, bu hizmeti sadece yasal yükümlülüğü yerine getirmiş olmak adına, yalnızca dokümantasyon kriterlerine uyarak gerçekleştiriyor. Yani risk değerlendirmesinin amaçlarına hizmet edilecek şekilde yapılmıyor. Yalnızca “dostlar alışverişte görsün” mantığıyla bir risk değerlendirmesi gerçekleştiriliyor. Profosyonel istihdamı başlamamış işyerlerinde risk değerlendirmelerinin altında bu işyerlerinde iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli göreve başlamadığı için işverenin, çalışan temsilcisinin ve işyerinde çalışan kişilerin imzası bulunuyor. Çoğu işveren risk değerlendirmesi süreci ile ilgili bilgi sahibi olmadığı için risk değerlendirmesi yapılmasındaki hedef gerçekleşmiyor.
Yine kanunda öngörülen birçok yükümlülüğün ancak iş sağlığı ve güvenliği anlamında profesyonellerin işyerlerinde hizmet sunması ile gerçekleşebileceği görülüyor. Örneğin 49 çalışanı bulunan ve muhasebe faaliyeti yürütülen işyeri, yemek hizmetini alt işverenden alıyor ve bu alt işverenin de yalnızca 5 çalışanı var ise, bu iki işverenin bir araya gelerek iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturması gerekiyor. Ancak her iki işyerinde de iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri hizmet vermiyor olacağı için bu kurulun konu ile ilgili olmayan işveren ve çalışanlar ile bu çalışanların arasından seçilmiş çalışan temsilcileri ile hangi konuları konuşacağı merak konusu. Yine iş sağlığı ve güvenliği anlamında tespit ve öneri defteri tutulması yükümlülüğünün de, iş sağlığı ve güvenliği anlamında profosyoneller olmadan, yani tespit ve öneri de bulunacak herhangi bir kişi bulunmadan ne amaçla kullanılacağı da merak uyandıran bir soru.
Kanunun ertelenmesindeki amaç kanun teklifinin gerekçesinde “uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi” olarak ifade edilmiştir. Halbuki önerilen düzenleme uygulamada yaşanan aksaklıkları gidermeyeceği gibi yaşanabilecek olumlu gelişmelerin de önünü kesecektir. Şu an ki mevcut yönetmeliklerde açık olmayan birçok nokta, uygulamanın hayata geçirilmesi ile bir an önce düzeltilebilecekken, uygulamanın ertelenmesi kamuoyundaki “nasıl olsa bir daha ertelenir” algısını haklı kılacak ve kanunun uygulanma tarihi ciddiye alınmayacaktır. Ayrıca daha önemli bir sorun, kanunda öngörülen uygulama tarihleri düşünülerek kurslara katılan iş güvenliği uzmanlarının ve kurulan ortak sağlık güvenlik birimlerinin akıbetidir.
Kanundaki istihdam yükümlülüklerine güvenerek kurulan ortak sağlık güvenlik birimleri kanundaki bir ertelemeyi kaldırır mı bilinmiyor. Bünyelerinde tam gün süreli iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli bulunduran bu işyerlerinin potansiyel müşteri kaybı ile sonuçlanacak bu durum karşısında kapılarına kilit vurmaları şaşırtıcı olmayacaktır. Ayrıca yine kanundaki istihdam yükümlülüklerine güvenilerek iş güvenliği uzmanlığı kurslarına kayıt yaptıran birçok işsiz mühendis ve teknik personelde heveslerinin kursağında kalması duygusunu yaşayacaklardır.
Seçim yılı olarak görülen 2014 yılına girilmeden önce popülist yaklaşımlarla “küçük esnafa destek olmak” kılıfı altında gerçekleştirilen bu uygulamanın sonuçlarının olumsuz olacağı çok açık şekilde ortada.
Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 yılı istatistiklerine göre iş kazaları en çok 1 ila 3 kişinin çalıştığı işyerlerinde gerçekleşiyor. 2011 yılında gerçekleşen 69.227 iş kazasının 10.717’si 1 ila 3 kişinin çalıştığı işyerlerinde gerçekleşmiş. Yine 1 ila 49 kişinin çalıştığı işyerlerinde gerçekleşen iş kazası sayısı 35.583. Yani toplam iş kazalarının yarısı 50’den az çalışanı olan işyerlerinde gerçekleşiyor. Yani bu erteleme ile iş kazalarının yarısından fazlasının gerçekleştiği işyerlerini iş sağlığı ve güvenliği anlamında profesyonellerden uzunca bir süre daha yoksun bırakma kararı alıyoruz. Meslek hastalıklarının da %13’ünün 1 ila 49 çalışanı olan işyerlerinde gerçekleştiğini düşündüğümüzde erteleme kararının iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar vahim olduğu ortaya çıkıyor.
Bu kararın arkasında yatan popülist gerekçeyi önlemek iş sağlığı ve güvenliği genel müdürlüğünün elindeydi. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin desteklenmesi yönetmeliğindeki düzenlemeler ortalama maliyetlerin %50’sini karşılayacak şekilde değil de, daha yaratıcı düzenlemeler ile iş sağlığı ve güvenliği anlamında sorumluluklarını yerine getiren işyerlerinin masraflarının tamamını karşılayacak şekilde kurgulansaydı erteleme kararına gerek kalmazdı. Küçük esnafı korumak popülist yaklaşımlar yerine bu tarz önlemler ile daha etkin bir şekilde sağlanabilirdi. Kısa vadeli sigorta kolları ödemelerinin %2 oranında sabitlenmesi sonrası gelir – gider dengesi iyi olduğu kanıtlanan bu sigorta kolundaki paranın işverenlerin lehine bir şekilde kullanılması mümkün iken bu konuda cimri davranarak çareyi kanunu ertelemekte bulmak ne yazık ki yalnızca popülist yaklaşımlar olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!