Çaykur’da Grev Zamanı…
Ak Parti döneminde emek sınıfının haklarının izlenilen neo-liberal politikalar dolayısıyla baskı altında tutulduğu bu döneme ilişkin akademik çalışmalarda sıkça dile getirilen bir mesele. Gerçek durumun da böyle olduğunu ortaya koyan ampirik çalışmalar da mevcut. Bunun yansımalarını tekel direnişinde ve Türk Hava Yolları grevinde gördük. Tekel direnişi ve Türk Hava Yollarındaki grev süresince hükümetin tutumu ve ilgili bakanların hastalıklı dilinin ne yazık ki olayları daha da çetrefilli hale getirdiği herkesin kabul ettiği bir gerçek.
Özellikle Türk Hava Yollarındaki grev sürecinin Türkiye’yi ILO nezdinde de sıkıntıya düşürecek ve sermaye sınıfının arkasında net bir şekilde devlet desteğinin olduğunu ortaya koyan durumlara dönüştüğünü hepimiz izledik. Bu kapsamda sendikal tavrın ve tutumun önemli ölçüde yara aldığı ve kendi itibarını korumak için bir değişim içinde olması gerektiği açık. Ancak Çaykur grevini bu kapsamda değerlendirmemek gerekir. Bu bir hesaplaşma değildir. Grev de bir hesaplaşma aracı değildir zaten. Bu durum elde edilmiş hakkın sahibinin (Tek Gıda – İş) bu hakkı kendi üyeleri dışında paylaşmak istememesi ve yasal çerçevenin de bu duruma izin vermesidir. Dolayısıyla bahse konu hakkı elde ederken ciddi baskılarla karşılaşan ve yıpranan sendikanın, hukuki çerçeveden doğan hakkını kullanmasının önüne yine baskı unsuru ve tehditkar bir dille önlenmesi bu grevi doğurmuştur.
Çaykur’daki grevle ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler için aşağıdaki linki ekledim. Hadisenin detayı ile ilgili ayrıntılı bir metin. Benim yorumum ise sendikacılığın en önemli konularından bir tanesinin yani “freerider” bedavacılık sorununun gerçek hayattaki yansımasını olan yaşanan süreci engellemek açısından TekGıda-İş’in tavrının doğru olduğu ve söylemlerini de oldukça isabetli bulduğumdur. Özellikle Gümrük Bakanı’nın ve Çaykur Genel Müdürü’nün grevin zamanlaması ile ilgili açıklamalarına verilen ve hukuki çerçevenin gerekliliğini vurgulayan açıklamalar ve yine mevsimlik işçilerin işe çağrılması ile ilgili yapılan ve “işçi ailelerinin kursağından lokma geçmesini kabul ederiz ancak bu durum grev kırıcılığıdır” tarzı çözüme vurgu yapan ve çatışmacı sendikal tutum içermeyen yaklaşımlar bence takdire şayan. Yine Genel Müdürün çay üreticileri biz çay almazsak sıkıntıya düşer gibi sendikal tutuma karşı kamuoyu oluşturmaya yönelik tehditkar açıklamaları da aynı derece tehlikeli ve itici.
Sonucun ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Ama ben buradan açıklayayım ki, bugünden itibaren Çaykur markasına tabi herhangi bir ürün tüketmiyorum. Sendikal baskıya direnmiş ve sonuç almış sendikayı sırf siyasi görüş dolayısıyla dışlamaya karşı bende kendi çapımda nacizane destek veriyorum.
Olayın Detaylarını Öğrenmek İçin Aşağıdaki Linke Tıklanabilir.
http://www.sendika.org/2013/04/akp-ile-hesaplasma-caykur-grevi-atilla-ozsever-yurt/
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!