Anneler günü vesilesiyle her sene tekrarlanan bir komediye ait sevgili annemin öyküsünü, herkes küçük ev aletlerini evlerine götürdükten sonra siteme koymak istedim. Bu vesileyle hayattaki en sağlam dayanağım, pusulam, her daim sevgimi eksik gösterebildiğim ama her daim fazlasıyla sevgi gördüğüm annemin anneler gününü tekrar kutluyorum.
ANNENİZE KÜÇÜK EV ALETLERİ
Ne zaman anneler günü yaklaşsa televizyonda bir reklam furyası başlar. “Annenize, anneler gününde küçük ev aletleri alın, annenizi zahmetten kurtarın.” Bunun gibi cümleler ve anneyle çekilmiş görüntüler yaklaşık bir ay kadar sürer. Çocuklara büyük kolaylık sağlar bu reklam görüntüleri. Annelere hediye seçmek zordur.
O da öyle yaptı.
Maaş almaya başladığı ilk yıl, anneler gününde annesine çatal kaşık takımı hediye etti. Pırıl pırıl parlıyordu, ayna gibi. Annesi o gün onun sevdiği yemekleri hazırladı. Kızının aldığı çatal kaşık takımını masaya dizdi. Oturdular, kaşıkların üstünde kendini gördü. Beğendi, kıvandı.
O gün aklına geldikçe annesinin, başında bir toka yerine, çatal olduğunu hayal eder.
Ertesi yıl, televizyonda yine reklamlar başladı. “Annenize anneler gününde küçük ev aletleri alın, ona hayatı kolaylaştırın.” Annesine bir karıştırıcı aldı. Annesi akşama mis kokulu bir kırmızı mercimek çorbası pişirdi. Karıştırıcıdan geçirdi. Yemekte kızına teşekkür etti. Beğenilmişti çorbası. Kızı gururluydu. Epeyce bir para ödemiş ve annesi beğenmişti hediyesini.
O gün aklına geldikçe içi cız eder. Kafasının içinde, annesi, karıştırıcının kordonu ile mutfak kapısına bağlanmıştır.
Bir sonraki yıl da reklamlar hiç aksatmadan tam zamanında televizyonda yerini aldı. Hiç kimseye anneler gününü unutması için fırsat vermedi. “Anneler gününde annenize küçük ev aletleri alın, onu rahata kavuşturun.”
O yıl paraya kıydı, reklamlar her ne kadar küçük ev aletleri alın diyorsa da, terfiden aldığı zammı da düşündü ve hediyeyi biraz daha büyüttü. Gitti bir pres ütü aldı annesine. Çok sevindi annesi. Evde hiç sevmediği iş ütü yapmaktı. Hemen kurulum yapıldı. Kızına; ”Getir, pantolonlarını ütüleyeceğim” dedi. Kız koştu, bütün dolabı boşalttı. Fırsat bu fırsat annesi aşka gelmişken ne var ne yok ütületti. Annesi de işleri kolaylaştığı için kızına minnettardı.
O günü hatırladığında ütünün preslendiği yerde annesi vardır. Dümdüz, sıcak, sesi soluğu çıkmayan, hayatta hep ütülü annesi.
Yıllar böyle geçerken annesinde de yaşlılık izleri görünmeye başladı. Arkadaşlarından havuç kürünün unutkanlığı önlediğini duymuştu. O yıl seçenekler daha da çoktu. Televizyon reklamları da bunu duyurmaya devam ediyordu. “Annenize anneler gününde küçük ev aletleri alın, çekilişten bir de seyahat kazanın.” Kredi kartı sağ olsun. Nasıl olsa ödenir. Annesi için değmez mi? Sever annesini, bonkörlük etti. Gitti bir katı meyve sıkacağı aldı. O akşam herkese meyve suyu hazırladı. Sevindi annesi, bütün gün çalışmış donatmıştı masayı. Kızının iyi bir işi, iyi bir maaşı vardı. Çok da düşünceliydi. Meyve suyu birkaç gün daha sofrayı süsledi ama, bu iş meşakkatliydi. Unutuldu.
Anneler gününden bir iki gün sonra telefonu çaldı. Anneler günü alış – veriş çekilişinden seyahat kazanmıştı. Çok sevindi. “Şanslıyım, iyi evlat annesine hediye aldı, tanrı da onu ödüllendirdi” dedi. Kızı, arkadaşıyla birlikte hazırlıklarını yaptı, annesi çok yorulmuştu ama değmişti. Bedava seyahat bu yoğun iş ortamında ilaç gibi geldi. Dönüşte annesi, yine yıkar, kurutur, ütüler nasıl olsa. Şimdi eğlenmek ve dinlenmek zamanıydı.
Annesi mutlu ama buruktu. “Keşke bana, eflatun renkli, arkası fiyonklu bir çorap alsaydı, pantolonumun altından görünseydi, bluzumla aynı tonda olsaydı, içim kıpırdardı. Herkes görsün diye zıplardım. Kızım beni şımarttı derdim.
İşportadan bir toka alsaydı, kızım gibi başımda taşırdım. Saç tellerim yaşam telim olurdu.
Bana bir sakız alsaydı, çilek kokulu, kızım kokulu, çiğner, balonlar şişirir patlatır, kahkahalar atardım. Hiç çürümesin diye ağzımdan çıkarır kendi kağıdına tekrar sarar, kimse görmeden kızım kokulu sakızımı tekrar çiğnerdim” diye düşündü.
Kızı çılgınlar gibi gezdi, eğlendi alış veriş etti. Dönüş günü annesine hiçbir şey almadığı aklına geldi. Parası ve zamanı kalmamıştı.
Annesi de fırsattan istifade anneannesinin yanına gitmişti. “Beni unutmuştur, hem de affeder dedi.” Tanırdı annesini.
Annesi de kendi annesinin yanındaydı. Ona kendi yazdığı cümleyi götürüp vermişti.
Aslında almak istediği tek hediye de böyle bir şeydi.
“Annem. Anneliğin, her geçen gün, büyüdü, genişledi. Küçükken, büyükken ve hiç büyümezken hep annemsin. Elimi bırakma. Sen hep önümde ve arkamdasın. Sağ ol. “
1 Mayıs 2009
Ü. Gülsüm Bülbül