Hakan Özkan’dan samimi ve doğrudan gerçek duyguları ifade edecek şekilde hazırlanmış bir Erasmus deneyimi. Tüm öğrencilerimizin bu fırsattan yararlanabilmesi ve kafasında “acaba” sorusu olanlar için kendisinden rica ettim beni kırmayarak bu deneyimini özetlemeye çalıştı.
Aslında Erasmus deneyimimi değerlendirmem gerektiğinde, bunu tanımlayacak tek sözcük “şahane” oluyor. Gazi Üniversitesi İktisat, Kamu Yönetimi çift anadal öğrencisiyim. Erasmus sınavlarını takip eden arkadaşlar bilirler, özellikle iktisadi ve idari bilimler fakültesinde erasmusa gidebilmek için, not ortalamanız ve dil puanınızla fark yaratmanız gerekiyor. Ben de ancak 3. Denememde, 4. Sınıf güz döneminde Polonya, University of Lodz’u kazanarak başarabildim.
Okul hayatına başladığınız andan itibaren dilinizi geliştirmek, yeni kültürler öğrenmek ve Avrupa’yı gezebilmek için muhteşem bir fırsat olan Erasmus programı sanırım birçoğumuzun hayaliydi. Aslında çift anadal sürecimin başlaması ve ders yoğunluğumla beraber, erasmus dil sınavına girmeden önceki tek amacım, okulumu bitirmek ve iş sınavlarına yoğunlaşmaktı. Ancak benim için sınavı kazandığım andan itibaren Avrupa’yı böyle deneyimleyecek olma fırsatınız göz ardı edilmeyecek kadar büyük oldu.
Tüm bu düşünceli süreçlerden sonra, kabul mektubu, bürokratik işlemler, vize işlemleri, uçak bileti, valiz hazırlama derken, 31 Ağustos 2013 günü Polonya’ya uçtum. Hayatımda ilk kez uçağa biniyordum ve ilk uçuşum yurt dışınaydı. Hayatının tamamını Ankara’da geçirmiş biri olarak, ilk defa Ankara haricinde bir şehirde bu kadar uzun yaşayacaktım. Uçağa binmeden önceki heyecanım, yurda yerleşene kadar devam etti. Varşova’ya indikten sonra, hayatımda adını duymadığım, haritada sorsanız gösteremeyeceğiniz, Varşova’ya iki saat mesafede olan Lodz’a geçtim. Ayrıca adını bile söyleyemiyormuşum. “Lodz” diye değil Lehçe’de “Vuuc” diye okunuyormuş. Lodz’un endüstri şehri havasından kurtulamamış binaları, Sovyet etkisinde kalmış mimarisi açıkçası sizi kendine çekmiyor ve etkilemiyor. Ankara’nın daha güzel olduğunu düşünüyorsunuz ilk izlenimlerinizle.
Ancak adaptasyon sürecim tamamlandıktan ve sosyal çevremi oluşturduktan sonra, Lodz yıllardır yaşadığım şehirmiş gibi oldu, çok sevip benimsedim. İlk gün kaybolup, tramvayla yurttan yaklaşık bi 8, 9 durak saptığım şehirden, sonlara doğru yeni gelen birine yol tarif edebilecek kadar ilerleyerek ayrıldım.
Polonya değersiz parası, ucuz hayat koşulları, ucuz gece hayatı, ucuz alkol ile öğrenciler için bulunmaz bir fırsat. Euro üzerinden aldığınız hibe, Zloty olarak yaklaşık dört oluyor. Yani Polonya’da hibe alan bir erasmus öğrencisi iseniz, Polonya’nın zengini sizsiniz.
Uluslar arası öğrencileri birlikte kalmam, yeni insanlar tanımam, öğrendiğim tüm İngilizce kalıpları sokakta zorlandığımda “konuşmaya çalışmam” ile konuşma İngilizcem tahmin edemeyeceğim kadar ilerledi. Üstüne Lehçe’yi başlangıç seviyesinde öğrendim. Lehçe’nin kalanı çok fazla zaman gerektiriyor zaten.
Bunun dışında değişim programlarının vazgeçilmezi seyahatler. İspanya dışında gidebileceğim her yere gittim. Ryanair’in Avrupa içi uçuşlarında Polonya’dan Paris’e dahi 15 Euro’ya uçuş bulabiliyorsunuz. Sırt çantamda Polonya’dan yapıp doldurduğum sandviçlerle, Ankara’dan daha büyük şehirlerin tamamını Euro kullanmamak için yürüyerek gezerek, Hollanda’da gece tren istasyonunda yatarak, ucuz hostelde kalacağım diye 9 tane tanımadığım kişiyle aynı odada kaldığım anılarla dolu Erasmus seyahatlerimi tamamladım. Bu bahsettiklerim benim için yazarken bile gülümseyerek hatırlayacağım anılar oldu. Çünkü düşündüğünüzde üniversiteden sonra hiçbir zaman bu kadar sorumsuz, ucuz ve sefil gezemeyeceğiniz yerleri, hafta içi kimseye hesap vermeden gezebiliyorsunuz.
Derslerden bahsetmek gerekirse; Türkçe eğitimizden sonra İngilizce eğitim sizi her ne kadar korkutsa da, sıkıştığınız anda “I’m sorry, I’m an Erasmus” diyebiliyorsunuz ve işe yarıyor. Dersler sunum ve deneme ağırlıklı gidiyor, aldığım 6 dersten sadece 3 üçünden final sınavına girdim. Kalanlarından sunum yaparak ve deneme yazarak en yüksek notla geçtim.
Erasmus yapacak arkadaşlara Doğu Avrupa ülkelerini kesinlikle öneririm. Erasmus ben ne kadar anlatsam da deneyimlemeden tadını anlayamayacağınız bir program. Bambaşka bir hayatı, bambaşka bir ülkeden yaşıyorsunuz. Vizyonunuz ve hayata bakışınız fazlasıyla değişiyor, aslında öğrencilikten nasıl keyif alacağınızı öğreniyorsunuz. Hayal eden herkese, güzel erasmus maceraları diliyorum.
Hakan Özkan